Asabiyet Ne Demek Kısaca?
İzmir’in sıcağında, caddede yürürken bir yandan espri yapıp, diğer yandan içimdeki fırtınaları sakinleştirmeye çalışırken “Asabiyet ne demek kısaca?” sorusu aklıma geliyor. Bu soru aslında bana sorulsa da, cevap verirken biraz düşündüm. Çünkü bu kelime, çoğu zaman öyle bir noktada patlak veriyor ki, “Asabi oldum” dediğimizde hem kendimizi suçlar hem de insanları uyarırız, aslında tam olarak ne olduğunu bilemeden. Hadi gelin, bir yandan kendimi anlatırken bu kelimenin arkasındaki derinliği keşfe çıkalım.
Asabiyet Ne Demek?
Asabiyet, kısaca sinirli, gergin ve her an patlamaya hazır olma durumu. Zihninizde biriken stres, sabır sınırlarının tükenmesiyle birlikte, dışa vurduğu haldir. En basitinden, sabah işe giderken trafikte durdukça çileden çıkmanız, o an her şeyin üst üste gelmesi ve aklınıza gelen ilk şeyin “Aman, ne kadar sinir bozucu!” demeniz… İşte bu, asabiyetin en temel halidir.
Ama dikkat edin, “asabiyet” dediğinizde, illa ki patlama noktasına gelmek gerekmez. Bazen sadece gözlerinizin feri sönmüş olur, kafanızda beş farklı düşünce birbirine girmeye başlar ve bir anda içinizdeki “ayı” uyanır. Ama tabii ki bunu fark etmeyebilirsiniz. Kendinizi hala espri yaparak dışarıya “bomba” gibi görünüyormuş gibi gösteriyorsunuzdur. Gerçekten de “Öyleysen zaten”, asabi olduğunuzu kimse fark etmez!
Asabiyetin Komik Yansıması: Günlük Hayattan Sahne
Düşünün ki bir sabah, kahvemi alıp sahilde yürüyordum. Hava, ne sıcak ne soğuk, mükemmel bir İzmir sabahıydı. Fakat, o an kafamda dönüp durmaya başlayan düşünceler var. Hangi filmi izlesem, hangi diziye başlasam, işyerindeki son tartışmanın etkileri hala beynimde… Sonra birden bir şey fark ettim: Aslında hiç de rahat değilim! Ve aniden bir tanıdığım yanımdan geçerken, “Bugün hava güzel değil mi?” diye soruyor. O an, her şeyi unutuyorum ve cevap veriyorum: “Evet, ama bence biraz gerginim…”
Evet, kafamda o kadar çok düşünce var ki, öyle bir “asabiyet” seviyesine geliyorum ki, en basit soru bile bana yük gibi geliyor. Ama, tabii, bunu hissettirmenin zamanı değildir!
Ben: “Evet, aslında harika bir gün.”
Kendim: (İç sesim) Evet, harika bir gün… ama içinde yaşadığımız dünyada, hala şu anı nasıl yaşadığımı düşünüyorum!
Ve içimden geçen, tek kelimeyle komik: “Asabiyet”!
Asabiyetin Arkasında Yatan Nedenler
Evet, asabiyetin arkasında genellikle biriktirilmiş stres yatar. İş yerinde, okulda, sosyal hayatta yaşadığınız küçük çatışmalar, anlık bıkkınlıklar; her şeyin birleştiği an, asabiyet devreye girer. Kendi iç dünyamda bazen, “Neden sinirli hissediyorum?” diye sorarım. Ama bu sorunun cevabı, aslında çok basit: Bir hafta boyunca dikkat etmeye çalıştığım küçük detaylar, bir şekilde beynimde birleşir ve bir anda kendimi, en basit şeylere karşı bile öfkeyle yanıt verirken bulurum.
Bir örnekle açıklayayım: Geçen gün kahve alırken barista, yanlışlıkla “şekerli mi?” yerine “sade mi?” diye sordu.
Ben: “Hayır, şekerli olsun lütfen!”
Barista: “Tamam, ama bu size biraz tatlı gelirse…”
Ben: “Gelmesin. Şekerli olsun!”
O an fark ettim ki, içimdeki asabiyet, şekerli kahvemden bile büyük bir şey istiyor. “Ya bir şey olursa, ya o çatı patlarsa?” diye düşünüyorum. Sanki bir şeyi istediğimi, herkesin kabul etmesi gerekiyormuş gibi hissediyorum.
Asabiyet ile Espri Arasında Bir Yolculuk
İzmir’de genç olmak, espri yapmayı seven biri olmak, bir bakıma insanlara karşı hep maskeli bir yaşam sürmek demek. “İçsel asabiyetin” dışa vurumu bazen esprili, bazen de yanlış anlaşılabilir oluyor. Kendi içimdeki karmaşayı bir türlü anlamadan gülmeye çalışmak, arkadaş ortamında benimsediğim bir yol aslında. Ama işin garibi, dışarıdaki insanlar genellikle bu halimi neşeli bir insan olarak yorumluyor. Oysa, “Asabiyet ne demek?” sorusunun cevabı işte burada gizli: Espriler, sadece bir maskedir. Maskenin ardında, gerginlik, yorgunluk ve bazen anlamadığımız duygular var.
Sonuç: Asabiyetin İnsan Hali
Asabiyet, bazen minik bir tüyü deviren dev bir çığa dönüşebilir. Bazen ise sadece sinirli bir kahve siparişinde, kaybolmuş bir bakışta gizlidir. Ve evet, her ne kadar gülüp geçmeye çalışsak da, bazen asabiyet içimizi çürütür. Onu fark etmeyebiliriz, ama “Öyleysen zaten” diyerek, bazen patlayan bir espriyle hayatımıza devam edebiliriz.
Kısaca, asabiyet demek, içsel bir fırtına, bir anda “bunu ben de düşündüm” dediğiniz o anki gerilim hali demektir. Ve hepimiz zaman zaman bu halin içindeyiz. Ama ne olursa olsun, sonunda hepimiz gülmeyi buluyoruz. Ya da en azından espri yapmaya devam ediyoruz, değil mi?