İçeriğe geç

Ilk kültür tanımını kim yapmıştır ?

İlk Kültür Tanımını Kim Yapmıştır? Güç İlişkileri ve Toplumsal Düzenin Derinliklerine Yolculuk

Giriş: Güç İlişkilerinin ve Toplumsal Düzenin Harmanı

Toplumun dinamikleri, kültürün şekillenmesinde kritik bir rol oynar. Bir siyaset bilimci olarak, gücün ve iktidarın toplumdaki farklı katmanlar üzerindeki etkisi üzerine düşündüğümüzde, kültürün yalnızca sanatsal ya da sosyal bir olgu değil, aynı zamanda siyasal bir yapı olduğunu da fark ederiz. Kültür, bireylerin bir arada yaşamalarını sağlayan normlar, değerler ve davranış biçimlerinin toplamıdır. Ancak, bu kültürün tanımı, her zaman belirli güç ilişkilerinin ürünü olmuştur. Çünkü kültürün ne olduğunu ve nasıl tanımlanması gerektiğini belirleyenler, genellikle toplumun egemen kesimlerinden çıkar.

Toplumsal düzenin şekillendiği, güç ilişkilerinin belirlendiği ve ideolojilerin inşa edildiği bu bağlamda, kültür tanımını yaparken sadece sosyal pratiklerin ve geleneklerin bir yansımasına odaklanmak yetersiz olur. Bizi, kültürün kavramlaştırılmasında devreye giren iktidar ilişkileri, kurumsal yapılar ve ideolojik yönelimler hakkında daha derin bir bakış açısına davet eder.

İlk Kültür Tanımını Kim Yapmıştır? Tarihsel Bir Yolculuk

İlk kültür tanımını yapan isimlerden biri, Edward Tylor’dır. 19. yüzyılın sonlarında antropoloji alanının temellerini atmış olan Tylor, kültürü “insanların bir arada yaşarken paylaştığı düşünce, inanç, ahlaki değerler, sanat, hukuk, gelenekler ve becerilerin tamamı” olarak tanımlamıştır. Bu tanım, kültürü, toplumsal yapının tüm yönlerini kapsayan bir kavram olarak ele alır. Ancak Tylor’un bu tanımında, güç ve iktidar ilişkileri, kültürün yalnızca bir yansıması olarak değil, kültürün şekillenmesinde belirleyici unsurlar olarak göz ardı edilmiştir.

Kültür, sadece değerler ve normlardan ibaret değil, aynı zamanda toplumsal hiyerarşilerin, egemenlik biçimlerinin ve güç mücadelelerinin bir ürünü olarak da şekillenir. Bu nedenle, kültürün tanımlanmasında iktidarın etkisini sorgulamak, güç ilişkilerinin bu tanım üzerindeki etkilerini incelemek gerekir.

İktidar, Kurumlar ve Kültürün Şekillenmesi

Güç ilişkileri, kültürün inşasında belirleyici bir rol oynar. Her toplumda kültür, iktidar yapılarına göre biçimlenir. Devletin, egemen sınıfların, dini kurumların ya da diğer hegemonik güçlerin belirlediği ideolojiler, kültürel normların ve değerlerin şekillenişini etkiler. Bir toplumda kimlerin “normal” ya da “doğru” olarak kabul edileceğine karar verenler, aynı zamanda o toplumun kültürünü de şekillendirir. İktidar ilişkileri bu bağlamda, kültürün içerdiği anlamları ve toplumsal düzeni belirleyen temel unsurlardır.

Örneğin, devletin ve diğer kurumsal yapılarının güç ilişkileri üzerinden, vatandaşlık anlayışı şekillenir. Hangi bireylerin eşit haklara sahip olduğu, hangi grupların marjinalleştiği, hangi ideolojilerin baskın olduğu ve hangi değerlerin üstün tutulduğu, bu güç ilişkilerinin bir yansımasıdır.

İdeoloji ve Kültür Arasındaki Bağlantı

İdeolojiler, güç ilişkilerinin kültür üzerinde şekil vermesini sağlayan araçlardır. İdeolojik yapılar, toplumsal düzenin meşruiyetini sağlayan ve toplumun kültürüne yön veren düşünsel çerçeveleri oluşturur. Bu noktada, toplumun değerler sistemi, iktidar sahiplerinin meşruiyetini pekiştiren bir araç haline gelir. Örneğin, patriyarkal bir toplumda, kültürel değerler genellikle erkeklerin stratejik ve güç odaklı bakış açılarını yansıtırken; kadınlar, demokratik katılım ve toplumsal etkileşimle ilgili bir perspektife sahip olabilir.

Ancak, kültür sadece egemen güçlerin kontrolünde bir araç değildir. Toplumsal etkileşim ve katılım, kültürün şekillendiği dinamikler arasında önemli bir yer tutar. Kadınların toplumsal katılımını sağlamak, kültürel dönüşümün önemli bir parçasıdır. Kadınlar, toplumda eşit haklar ve özgürlükler arayışındayken, bu aynı zamanda kültürün yeniden şekillendiği bir sürecin de göstergesidir.

Erkeklerin Stratejik ve Güç Odaklı Bakış Açısı ile Kadınların Demokratik Katılımı

Toplumsal cinsiyetin kültürel normlarla ilişkisini de göz önünde bulundurmak gerekir. Erkekler, güç odaklı stratejik bakış açılarıyla toplumsal düzende yer edinirken, kadınlar bu yapıyı demokratik katılım ve toplumsal etkileşim odaklı bir anlayışla ele alırlar. Bu iki bakış açısının çatışması ve etkileşimi, kültürün dinamik bir şekilde şekillenmesine neden olur.

Peki, kültürün ilk tanımını yaparken, Tylor’un belirttiği gibi yalnızca toplumsal normlara mı odaklanmalıyız? Yoksa bu tanımı güç, iktidar ve toplumsal cinsiyet ilişkileriyle zenginleştirerek mi daha anlamlı hale getiririz? Kültürün ne olduğunu tanımlarken, güç ilişkilerinin etkisini ve kültürün içindeki egemen ideolojilerin rolünü göz ardı etmek ne kadar doğru olur?

Sonuç: Kültür, Gücün ve İktidarın Bir Yansımasıdır

Sonuç olarak, kültür sadece bireysel ve toplumsal değerlerin bir yansıması değil, aynı zamanda iktidarın, kurumların ve ideolojilerin biçimlendirdiği bir yapıdır. İlk kültür tanımını yapan Edward Tylor, bu geniş çerçeveye odaklanmamış olabilir; ancak onun tanımı, kültürün toplumsal yapılarla nasıl iç içe geçmiş olduğunu anlamamıza yardımcı olur. Kültür, bir toplumun değerleri ve normlarının ötesinde, güç ilişkilerinin ve toplumsal düzenin inşa edilmesinde kritik bir rol oynar.

Kültür, kimlere ait ve kimler tarafından şekillendirilen bir yapıdır? Kültürün tanımı, yalnızca toplumun ideolojik yapılarından mı, yoksa bu yapılarla sürekli etkileşim içinde olan bireylerin güç mücadelesinden mi kaynaklanır? Bu sorular, kültürün daha derinlemesine anlaşılması adına önemlidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
ilbet yeni girişbetexper.xyzsplash