Güç, İktidar ve Beslenme Arasındaki İnce Çizgi: Yılan Omnivor mu?
Bir siyaset bilimci olarak bazen doğaya bakarım ve toplumsal düzenin en çıplak halini orada görürüm. Yılanın sessiz ilerleyişinde iktidarın görünmez doğasını, avını sarmalarken kurduğu stratejik dengeyi, siyaset sahnesinin soğukkanlı oyunlarıyla benzeştiririm. Çünkü güç ilişkileri yalnızca insan dünyasına özgü değildir; doğa da kendi siyasal düzenini kurar. İşte bu bağlamda “Yılan omnivor mu?” sorusu, yalnızca biyolojik bir merak değil, aynı zamanda toplumsal güç ve iktidar yapılarının metaforik bir çözümlemesine dönüşür.
Yılan Gerçekte Ne Yer, İktidar Ne Tüketir?
Doğadaki Güç Dengesi ve Siyasi Karşılıkları
Yılanlar biyolojik olarak omnivor (hepçil) değildir; yani hem bitkisel hem hayvansal gıdalarla beslenmezler. Aksine, doğrudan etçildirler — genellikle küçük memeliler, kuşlar, yumurtalar ve bazen kendi türlerinden canlılarla bile beslenirler. Bu yönüyle yılan, doğanın hiyerarşik düzeninin soğuk bir temsilcisidir.
Siyaset bilimi açısından bakıldığında, bu durum güç mekanizmalarının tek yönlü beslenmesine benzer: İktidar, tıpkı yılan gibi, daima enerji kaynağını zayıf olandan sağlar. Devlet, kurumlar ve liderlik biçimleri; yurttaşların rızası, emeği veya sessizliğinden beslenir. “Omnivor” bir iktidar modeli ise hem halkın katılımından hem de kurumsal gücün sürekliliğinden dengeli biçimde beslenirdi — ama tarih bize bunun nadiren gerçekleştiğini gösterir.
İktidarın Beslenme Biçimi: Monovorluktan Plüralizme
Yılanın etçil doğası, tek tip bir beslenme düzenini temsil eder. Bu, siyaset bilimi açısından monovorluk — yani tek bir güç kaynağına bağımlı bir sistemdir. Oysa demokratik toplumlar, tıpkı bir “omnivor ekosistem” gibi, farklı çıkar gruplarının, düşüncelerin ve ideolojik besinlerin birlikte var olabildiği alanlardır.
Ancak şu soru her zaman geçerliliğini korur: İktidar gerçekten toplumun çeşitliliğinden beslenmeye hazır mı, yoksa yalnızca kendi çıkarını sindirebilen bir yılan mı?
Eril Stratejiler, Dişil Katılım: Gücün Cinsiyeti
Erkek İktidarın Soğuk Stratejisi
Siyaset arenasında erkek egemenliği, yılanın avına yaklaşma biçiminde kendini gösterir: planlı, sabırlı, stratejik. Erkek iktidar, genellikle güç odaklı, kontrolcü ve bireysel bir yapı taşır. Bu yaklaşım, kurumları dikey hiyerarşiler üzerinden şekillendirir — tıpkı yılanın doğadaki sessiz fakat ölümcül hiyerarşisi gibi.
Eril siyaset, “beslenme”yi bir güç gösterisine dönüştürür; halkın talepleriyle değil, elitlerin doyumuyla meşrulaşır. Bu durum, demokratik ekosistemi daraltır ve “tek yönlü beslenme”ye, yani otoriterliğe evrilir.
Kadın Katılımının Demokratik Dönüştürücü Gücü
Buna karşın, kadın bakış açısı siyaset sahnesine yeni bir “beslenme düzeni” getirir. Kadınlar genellikle toplumsal etkileşim, empati ve paylaşım temelli bir siyasal dil kurarlar. Bu dil, siyasal sistemin “omnivor” bir niteliğe kavuşmasını sağlar — yani farklı toplumsal kesimlerin sesi olabilen, katılımcı ve diyalog temelli bir yapı.
Bu noktada şu provokatif soru akla gelir: Eğer doğa erilse, demokrasi dişil midir?
Yoksa yılanın soğuk stratejisiyle toplumun sıcak talepleri arasında yeni bir tür simbiyoz mu doğuyor?
İdeoloji ve Kurumların “Sindirim Sistemi”
Toplumun Ne Yediği, Ne Olduğunu Belirler
Her ideoloji, tıpkı bir beslenme biçimi gibi, toplumu şekillendirir. Kapitalizm hızlı tüketimi, sosyalizm paylaşımı, milliyetçilik ise aidiyeti “besin” haline getirir. Ancak bu besinlerin nasıl sindirildiği — yani kurumların nasıl işlediği — toplumun sağlığını belirler.
Bir devlet, eğer yalnızca iktidar elitinin çıkarlarını “hazmediyorsa”, bu durum yılanın kendi kuyruğunu yemesine benzer bir döngüye dönüşür: Güç, kendini tüketir. Oysa katılımcı kurumlar, yani demokratik mekanizmalar, toplumsal çeşitliliği sindirebilen bir “omnivor sistem” yaratır.
Vatandaşlık: Siyasal Sofranın Gerçek Sahibi
Her yurttaş, bu sofra düzeninin parçasıdır. Soru şudur: Yurttaşlar ne kadar besleniyor, yoksa yalnızca iktidarın yemeğini mi izliyorlar?
Gerçek demokrasi, toplumun yalnızca seyirci değil, aktif katılımcı olduğu bir “beslenme alanıdır.” Yurttaşlar fikirleriyle, eleştirileriyle ve katılımlarıyla bu sofraya katkıda bulunmadıkça, siyasal sistem her zaman bir yılan gibi tek tip ve kendi çıkarına odaklı kalacaktır.
Sonuç: Yılanın Diyeti ve İktidarın Doyumsuzluğu
Yılan omnivor değildir, çünkü doğası gereği seçicidir; yalnızca belirli türde canlılarla beslenir. Siyaset de böyledir: Kimi iktidarlar yalnızca kendine benzeyeni, kendine hizmet edeni “yer.” Ancak demokratik bir toplum, gerçek anlamda “omnivor” olabilirse yaşar — yani farklı fikirlerle, cinsiyetlerle, sınıflarla ve kimliklerle beslenebilirse.
O halde şu son soruyu sormak gerekir: Toplumumuz gerçekten çeşitlilikten besleniyor mu, yoksa aynı fikirlerin tekrar tekrar sindirildiği bir siyasal çöl mü oluşturuyoruz?
Çünkü bazen en tehlikeli yılan, sessiz olan değil; sürekli aynı şeyi yiyip büyüyen, farklı olanı asla sindiremeyen olandır.